21 Şubat 2011 Pazartesi

Dünyamız bir kütüphane olsa!

Biliyorsunuz aslında burası Doruk'un blogu ve ben burada onunla doğrudan ilgisi olmayan şeyleri paylaşmak istemiyorum.

Kitap okuyan bebekİş arkadaşlarımdan birisinin göndermiş olduğu e-posta kitap paylaşımı ile ilgili harika bir bilgi veriyordu ve kitap denince akan sular duruyor benim için. Burasıda, bu haberi duyura bileceğim en iyi imkan diye düşündüm.

Ben ve Nevzat kitaplarımızdan vazgeçebilen insanlar değiliz. Kitaplarımızı ödünç bile vermeyiz, verirsekte koşullarımız vardır. Bir çeşit koleksiyonerlik bizimkisi yani. Hatta ben 1 senedir bazı yazarların kitaplarının 1. sayılarını topluyorum. Evimizde kendimize göre gayet başarılı bir kütüphanemiz var Doruk'un bu kitapları birgün okuyacağını hayal etmek Nevzat'la ikimizi çok heyecanlandırıyor. Ama kitaplarına süs eşyası gibi davranan insanlarda değiliz. Çok yazar çizeriz üzerilerini. Kitapları okuduğumuz tarihleri yazarız. Eğer özel bir duygu hissettiysek o kitap hakkında onu not düşeriz. Yani aşağıdaki sistem pek bize uymuyor. Ben eğer kitap vereceksem tamamen verip hediye etmeyi severim. Ama bizim gibi olmayan bir sürü insan var kitaplarını paylaşmak isteyen. Bu sistem Türkiye'de başlasa hem çok eğlenceli hem de paylaşmanın güzel bir yöntemi. Sonuçta Elif Şafak'ın dediği gibi "eşyalar için hepimiz birer duraktan ibaretiz. Hiçbir şeyin sahibi değiliz." Kim bilir belki biz bile bu sisteme katılmak için bazı kitaplarımızdan vazgeçeriz. :)

Gelelim detaylara...... e-posta kutuma düşen postayı fazla bozmadan aynen koyuyorum buraya.....

"Bunu duymus muydunuz?

Cafe'de, otel lobisinde, sinema'da kitap bulursaniz, sasirmayin hemen
icine bakin, book crossing olabilir :)


BookCrossing Amerika'da yeni bir moda cikmis: Birtakim Mechul kisiler, kamuya acik yerlere birtakim kitaplar birakiyorlarmis. Diyelim bir parka gidip bir banka oturuyorsun, bankta bir kitapla karsilasiyorsun. Mahallede yasayan bircok kadinin ortaklasa kullandigi 'camasir yikama merkezine' gidiyorsun, makinelerden birinin ustunde bir kitap. Trene biniyorsun, aa, koltugunda bir kitap bulunuyor.'Marketten' alisveris ederken elini atiyorsun,birisi biskuvi paketleriyle cips paketlerinin arasina bir kitap yerlestirmis. Telefon kulubesine giriyorsun, telefonun yaninda bir kitap... Define bulmak gibi!
Roman, siir, oyku, deneme, artik bahtina ne cikarsa...
Bu moda İtalya'da ve Fransa'da da yayilmakta. Kitabi birakan kisi kimligini gizli tutuyor, kitabin parasini da helal ediyor. Tek ricasi var, siz de okuduktan sonra buna benzer bir yere birakin da baskalari da ararlansinlar.
Fakat bunu baslatan kisi belli: Ron Hornbaker adinda, Missouri eyaletinden Bir bilgisayarci. Bu olaya  BookCrossing' deniyormus. 'Kitap gezdirme' diye mi tercume edelim..Fransa'da boyle 'crossing' yapan dokuz bin kisi varmis daha simdiden, ortalikta dolasan serseri kitap sayisi da on bini gecmis...
Bu nedir biliyor musunuz arkadaslar? Bu bir Cesit 'okuma ve okutma kampanyasidir'.Paylasmaktir Ve basli basina bir projedir.
"LONDRA'DAKİ UYGULAMA TURKBUKU'NDE DE BASLAMIS, Turkbuku'nde plajdayim.
Bir baktim, yattigim yerde bir kitap var.. Adi,"Yildizli,yagmurlu geceler"..

"Ah,biri unutmus" derken, kapagini acip icine bakmak istedim ve beni sasirtan bir yazi gordum; "Ben bu kitabi severek okudum. Ve bitirdigim Yerde birakiyorum Sizin de seveceginize eminim. Severseniz okuyun,
sevmezseniz aynen buldugunuz yerde birakin. Okursaniz, numara verdikten sonra siz de oldugunuz yerde birakin lutfen.. 03 / 2005 Turkbuku.." 03.. Ucuncu kisinin bu kitabi biraktigini belirtiyormus.. Diger iki kisiden biri İstanbul'da birakmis, digeri ise Bodrum'da birakmis.. Ben aldim kitabi İstanbul'a geldim ve hala okuyorum. Bitirince ben de "04"ve nerede okumussam yazip birakacagim.. Megerse bu yeni adetmis..

Ozellikle Londra'da cok yayginmis. Parklarda birakiyorlarmis okuduklari kitaplari insanlar. Londra'da birakilan bir kitap Kuzey İrlanda'dan cikmis.. Bakalim benim birakacagim kitap nereden cikacak?
Elinizdeki kitabi buldugunuz ilk noktaya birakmadan once http://www.bookcrossing.com sitesini incelemenizi tavsiye ederim. Siteye girince 2.5 milyon kitabin hala dolasmakta oldugunu goreceksiniz. Amaclari tum dunyayi bir kutuphaneye cevirmek!!!
Kitaba bir etiket aliniyor, sisteme kitapla ilgili bir takim giriliyor, bu etiket uzerinde ise bulana kitabin BookCrossing eylemi icersinde birakildigi, eger ulasim imkani var ise sisteme bulunma ile ilgili ve eger
el degistirecekse bir sonra birakilacagi durak.. vs ile ilgili bilgiler veriliyor. Bu sayede kitabinizi takip edebiliyorsunuz."


Birgün bende böyle elden ele dolaşan bir kitap okumak istiyorum.

16 Şubat 2011 Çarşamba

İlk adımlar......

Doruk'u 9. ayında yürüteçle tanıştırdık. İlk gün hiç sevmedi çünkü yerde yuvarlanarak istediği yerlere zaten gidiyordu. Anlamadı ne işe yaradığını. Ama sonra farketti ki bu yürüteç denen şeyle daha fazla gezebiliyordu. Tamam her uzandığına ulaşamıyordu ama annesinin arkasında dolanıyordu. Hatta yürütecin içinde evdeki herkesin o anda neler yaptığınıda kontrol altında tutmayı başarabiliyordu. 

Onun yürüteçte olduğu zamanlar, bana evi toparlamak, iş yapmak için zaman kazandırıyordu. Açıkcası yürüteci tercih etmemin tek sebebi budur. :) Yine de yürüteçte fazla tutmamaya özen gösteriyordum. Ne de olsa doktorumuz önermemişti. İllaki koyacağım dersenizde 9. aydan sonra kullanın demişti. Bu arada, yürümeyi geciktirdiğini söyleyenler bile oldu. Ama zaten bu çokta umurumda değildi.

Neyse, bu saltanatımız 2 ay sürdü çünkü Doruk paşa 2 ay sonra yürüteci görür görmez bağırmaya başladı. Neden? Çünkü artık her yere sıralayarak, tutunarak, emekleyerek pire gibi yetişip ulaşıyordu. Yürüteç onun için bir engel oluşturmaya başlamıştı. Tutunarak her yerde durabiliyordu. Nispeten bizim icin zordu tabiki çünkü düşme olasılığı vardı. Arada sırada da farkında olmadan, hiçbir şeye tutunmadan ayakta kalmaya başlamıştı Farkettiğinde kendini yere atıp emekleme pozisyonu alıyordu. Bu dönemde de: emekleyen çocuklar geç yürür yorumları gelmeye başladı. Tabi yine benim umrumda değil. Zira yürüyen çocukların ne kadar yorucu oldukları, annelerin babaların yürümedikleri zamanları mumla aradıklarını duyuyordum. 

Ve günlerden birgün Doruk artık ellerini bırakarak kendini masadan koltuğa, koltuktan sandalyeye, sandalyeden kapıya itmeye başladı. ve bir akşam arka arkasına 7-8 adım attı. Buna şahit olmak harika bir duyguydu benim için. ama ben hala emin değilim. Acaba benim küçük pire oğlum yürüyor muydu? Sonunda birkaç arkadaşa sordum böyle böyle diye. Onlarda "yürümüş kızım ne yapsın cocuk daha" dediler.

Veeeeee bizde yürüyen toddler kıvamına böylece girmiş olduk. Onu yürürken seyretmek ayrı bir zevk. İnsan gözlerini alamıyor bu büyük gelişme karşısında. Doruk 1 hafta sonra da bir baktık resmen koşuyor. Ama nasıl bir koşma! bu kadarmı komik olur. Çoğu zaman da hızını ayarlayamıyor ama yüzündeki o telaş varya o telaş....... İlk dişinden sonra beni en çok heyecanlandıran ikinci şeydir yürümesini seyretmek.

Canım oğlum her ilkin bizim ailemiz için ne kadar önemli, ne kadar büyük bir değişim.....

Küçük bir bilgi notu: Yürüteç ve emeklemek çocukların yürümelerini geciktirmez! Yürüteç doktorlar tarafından sağlık açısından önerilmiyor. Ama 9 aydan sonra zaten yürüteçe alışma olasılığı yok çocukların. Zamanı kaçmış oluyor. Yuvarlanmak, sıralamak, emeklemek yürümenin aşamalarıdır. Çocukların bunları yapmasına izin vermemiz gerekiyor. Bu dönemde, ayakkabı olarak birşey kullanmıyoruz. Mümkünse çıplak ayak yada kaymaz çorap. Ayakkabı kullanmak çocukların ayak yapılarına zararlı ve taraklı ayaklara, topuk kaymalarına neden olabiliyor.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Bir haftasonu büyümek

Cuma gecesi ani ağlamalar eşliğinde uyanarak geçti. Nedenini haftasonu anladım. Cumartesi ve Pazar günü bize marifetlerini gösterdi.

Fotoğrafını çekemedim tabiki, cumartesi sabaha karşı emzirmem için beni kolumdan çekiştirerek kaldırdı. Resmen şok oldum.

Çamaşır asarken leğenden çamaşırları sırasıyla uzatıyor.

Benim eşyalarımı bana, babasının eşyalarını babasına vermeyi biliyor. Kendisinin olanlarıda elinde sıkı sıkı tutuyor. Özellikle çoraplarını elinden bırakmıyor. Bütün gün elinde bir çorapla dolaşıyor.

Diğer yaptıkları;

Banyodan sonra saçlarını kendi taradı......

TV'na ulaşmaması için koyduğumuz sehpanın üzerine çıkıp oturdu.
 
Çatalla yemek yemeye bayıldı.

Anahtarı eline aldı ve doğruca kapıya giderek deliğine sokmaya çalıştı.

Ben birşeyler yazarken oda gözetimim altında birşeyler karalasın diye düşünüp eline verdiğim renkli kalemleri ve defteri görünce ağlamaya başladı. Bunu anlamış değilim. Sanırım bana kızdı ama neden?

5 Şubat 2011 Cumartesi

Analiz: Anneliğimin ilk yılı


Güzellikleriyle, hüznüyle, şaşkınlıklarıyla anneliğimin 1. yılını bitirdim. Ve unutmadan bunun bir analizini yapmak istedim. İyi yada kötü anne karşılaştırması değil. Tamamen kendimdeki değişimleri görmek, bir gün Doruk'un da bunları gülerek okumasını sağlamak amacım.

Her zaman çocukları çok seven bir insan olmuşumdur. Ama hiç öyle sokakta gördüğün her çocuğa agu bugu yapan bir insan olmamışımdır.

Doruk'la birlikte artık yolda yürürken ilk gördüğüm şeyler artık çocuklar. (Hamileykende etrafta ne çok hamile var deyip dururdum :)) hepsine gülmek, sevmek istiyorum. yaşlarını tahmin etmek. Erkekse Doruk'u o yaşta tahmin etmek şu anda sokakta dolaşırken algımı en çok meşgul eden şeyler.

Annelikle birlikte artık gazete ve televizyonlarda kötü haberleri izleyemiyorum. Dizilere bile tahammülüm yok. Zaten TV izlemeye vaktim olmadığından eğer birşey izleyeceksem de hep beni neşelendirecek şeyler izlemek istiyorum. Bunlarda genelde benim seyretme saatlerimde bitmiş oluyor. Ama ne oluyor. Onun yerine daha çok dergi ve kitap okuyorum.Cok derken sızmadan önce 2-3 sayfa. Kitaplardan biride mutlaka çocuklarla ilgili oluyor. Artık dizi saatlerimde TV nin karşısında huşu birşekilde oturamıyorum. Mesela Doruk'la yerde uzanmış birbirimize top atarken saate bakıyorum ve içimden "şu anda "Closer" başladı diye içimden geçiriyorum ama sonra "neyse h.sonu tekrarını seyretmeye çalışırım." deyiyorum. Sonra oğluma sırıtarak "hadi at topu oğlum" diyorum. Hafta sonuda muhtemelen birlikte dışarılarda olduğumuz için çok sevdiğim polisiye dizilerimi bayağı bir kaşırmış durumdayım. Elbet yakalarım bir ara.

Evde yemek yapmayan hatta yemek yapmayı sevmeyen, mutfakta geçirilen vakitlerin boşa geçirilmiş olduğunu düşünen. Yemek yapacağıma 3-5 sayfa kitap okurum diyen ben tam bir mutfak kurdu oldum. Her türlü yemeği pişiriyorum, yeni yemekler deniyorum. Kek, kurabiye yapıyorum ve onları yapmak için kalıplarım bile var artık. İşten eve gidip hemen neler pişirebilirim, yarın Doruk neler yese, Nevzat neyi sever diye düşünüyorum. Gecenin bir saati kalkıp ertesi gün oğlum yesin diye portakallı kek yapıyorum mesela. Ve bunu büyük bir zevkle yapıyorum. Zamanı olan sebzeleri düşünüp hazırlayıp buzluğa atıyorum. Mesela balkabağı çorbası varmış. pekte lezzetli bir çorbaymış. Nevzat ve ben bayıldık. Evde balık pişirilmesinden pek haz etmeyen ben çatır çatır balık pişiriyorum afiyetle yiyoruz çekirdek aile olarak :)

İnsanları baymamak için devamlı oğlumdan bahsetmekten hoşlanmıyorum. Ama etrafımdaki çocukların gelişimlerini izlemek, onların komikliklerini dinlemek çok hoşuma gidiyor. Anne olunca zaten etrafımdaki anne sayısıda bir anda çoğaldı. Nerdeyse çocuklar dışında birşey konuşmuyoruz.

Alışveriş yapmayı çok sevmesemde, Doruk olduktan sonra tam bir alışveriş kurdu oldum. Yenilikleri ve indirimleri takip etmekte annelik görevlerinden birisi bence. Şu anda, en kaliteli tulum hangisidir, hangi oyuncakla oynamak hangi yaş için önemlidir. Doruk hangi tarz pantalonla rahat eder. Evde oyuncak olarak neler yapabiliriz. Montessori eğitimi nedir. Hangi oyuncağı hangi ayda alacağım, normal yatağa ne zaan geçeceğim. Yeni sezon çocuk modası nedir? Hepsi hakkında bilgim ve fikrim var çok şükür. Kendime ve Nevzat a ise daha yeni yeni alışveriş yapmaya başladık desem yeridir.

Hiçbir zaman çok düzenli, titiz bir insan olmadım ama annelikle birlikte evdeki bohem yaşam tavan yapmış durumda. Artık evde havlular temizse, etrafta yemek kırıntıları yoksa, bulaşıklar makinada, yemekler dolaptaysa evimiz gerçekten düzenli diye rahat olabilirim. Evimizin bebek dostu bir ev olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bebek dostu olmayan evlerede hem evsahibine rahatsızlık vermemek, hemde paşayı mutsuz etmemek için bu sıralar gitmemeyi tercih ediyoruz.

Doruk'un ilk 4 ayından sonra farklı deterjan ve evdeki tüm bebek ürünlerini ütüleme devrinide kapattım acilen. Zaten ütüyü sevmiyor bizim çekirdek aile. Çocuğumuzun da yaşamımıza bir an önce uyum sağlaması gerek nede olsa :).... Ne kadar çok kitap dergi okusamda çocuk yetiştirme konularında, en başta savunduğum felsefe "doğal annelik" felsefesi ve her durum karşısında 30 yıl önce anneler bu durumda ne yaparlardı diye düşünmek ilk tercihim. Ondan sonra annelik iç güdülerimle doğruyu bulmaya çalışıyorum.

Tiyatroya ve sinemaya çok şükür ara vermiş değilim. Babamızında desteği ve anlayışıyla hiçbir şeyi kaçırmadan seyretmeye çalışıyorum. Ama gelgör ki eski zevki alıyor muyum? sanıyorum a-la-mı-yo-rum.... evde beni bekleyen bu bücür devamlı aklımda ama zamanla buda geçecek o yüzden bu zevklerimi arka plana atmama konusunda kararlıyım.

İş hayatımda da birçok değişim var. Artık yetişmeyen işler, yanlış verilen kararlar beni eskisi kadar yıpratmıyor. Benim hayatımda artık bunlardan çok daha önemli birşey var. İş yerindeki tutumum artık şu cümlelerle kendini gösteriyor "hayırlısı olsun" "geçer bişey olmaz" "napalım böyle oldu yapacağım bisey var mı? yok mu! iyi günler o zaman" ohhh be dünya varmış :))) İş arkadaşlarım hamileliğimden beri çok değiştiğimi söylüyorlar ve bundan da çok memnunlar. Böylece farkettimki bu çok iyi birşey ve Türkiye'de ki birçok iş verenin aksine, ben işveren olsam kesinlikle işe alacağım elemanların anne olmak istemelerini veya anne olmuş olmalarını isterdim.

Evet işte bu şekilde anne olarak 1 senemi bitirdim. Artık hayatımın sonuna kadar bu ünvanı taşıyacağım. Hersenede bu analizlerime bir sürü şey eklenecek ve çıkacak. İsteyen bütün kadınların bu zevki tatmaları en büyük dileğim.

Canım oğlum, beni anne yaptığın için, sevdiğin için, sütümü doya doya içtiğin için, işten dönüşümde pırıl pırıl gözlerle beni karşıladığın için, geceleri kafanı boynuma sokarak huzur içinde uyuduğun için, bizi hep güldürdüğün için, erken geldiğin için, yemeklerini güzel güzel yediğin için, kocaman kocaman boynuma sarıldığın için, benim oğlum olduğun için sana binlerce kez teşekkürler.