4 Haziran 2010 Cuma

Doruklarda ilk yolculuk

4. ayımızda bitti ve biz büyük problemler yaşamadan (yinede çok yorucu bir 4 aydı.) atlatmıştık. Ani bir kararla oğlumuzun artık ilk seyahatine çıkmasının zamanı geldiğine karar verdik Nevzat’la. Babaannemiz yaşlı ve hasta olduğu için en küçük torununu görmeye gelememişti. Denizli’de yaşıyordu ve her telefon konuşmamızda bize ne zaman geleceğimizi soruyordu. Ve sonunda artık Doruk paşa babaannesinin karşısına çıkmaya hazırdı.

Ani bir kararla olduğu için uygun uçak bileti bulamadık ve yinede azimle otobüsle gitmeye karar verdik Denizli’ye. 3 günlük bir kalış programı yaptık. Bunun en büyük nedeni benim yemek yeme problemim olması. Maalesef çok yemek seçiyordum ve her pişirilen yemeği beğenmiyordum. Süt emzirdiğim içinde sadece 3 gün bizim için uygundu.

Neyse otobüsler boştu ve kolayca iyi bir otobüste yer bulduk. Akşam 22:00 civarı yola çıktık ve sabah 08:00 gibi Denizli’deydik. Yol boyunca benim güzel oğlum mışıl mışıl uyudu. Otobüsün kliması açık olmasına rağmen bize çok iyi geldi. Aralarda dönüşümlü olarak babasıyla lavaboya gittik. Çıkıp yürüdük ama benim tontişim arada kafasını kaldırıp bakıyor sonra gene uyuyordu. Acıkıncada sadece emmek için kalkıyordu. Çok güzel bir gidiş yolculuğu geçirdik yani.

Denizli’deyse Doruk için her şey bambaşkaydı. Amcaları, yengeleri, kuzenleri, halası, babaannesi kucaklarından indirmedi. İlk gün dedesinin mezarını ziyaret ettik. 2. gün alışverişlere çıktık. Olumsuz olan şeylerde vardı benim bakış açımla. Mesela uyku vakitlerinde vakitlice uyuyamadı. Geceleri çok geç yatağına yatabildi. Uyumadan önce banyo yaptıramadım. Gündüz banyo yaptırmak istediler izin vermedim düzeni bozulmasın diye. Bulunduğumuz yerlerde çok fazla gürültü olduğu için uykuları kısa ve rahatsız oldu. Ama yinede benim canım oğlumun gıkı çıkmadı. Bu yönlerdende 3 gün kalmamız çok isabetli bir karar oldu.

Havalar çok sıcaktı. Denizlinin sıcağıda çöl sıcağı gibi oluyor ama iyiki gitmişiz. Eğer 1 hafta sonra gitsek yağmurlarda gitmek zorunda kalabilirdik ki, bu kadar keyifli geçmeyebilirdi yolculuğumuz.

Dönüş yolumuzda aynı şekilde benim küçük prensim bizi hiç üzmedi. Sadece sabahları gaz çıkarma operasyonu olduğu için otobüste gaz çıkardığında babası ve annesi olarak yakınımızda oturanlara açıklama yapmak zorunda kaldık. Herkesi güldürdük.

Birde bekarken yolculuklarım sırasında en çok beni sinir eden şey yakınımda çocuklu bir ailenin olması ve yol boyunca beni rahatsız edeceklerini düşünmem olurdu. İşte tarih tekerrürden ibaret derler. Biz otobüse binince benim attığım o bakışların aynısıyla bu sefer ben karşılaştım. “of bebekmi yandık bu yol bitmez artık” diyen bakışlar. Ama ben hep haklı çıkardım. Otobüste o çocuklar yolu bana zehir ederlerdi. Gece boyunca ağlarlar. Anneleri yüksek seslerle bebeklerini uyutmaya çalışırdı. Ama Allah bize yardım etti sanırım benim oğlum bize bunları yaşatmadı. Hatta o bakışları atanlar biz otobüsten inerken oğluşumu uslu bebek diyerek sevdiler bile.

Bu arada, dönüşte benim sütüm biraz azaldı ama ana oğul 2 gün içinde azimli bir çalışmayla sütleri geri getirdik. J

Böylece kazasız, belasız, hastalıksız ilk yolculuğumuzuda yaptıııık…. Hatta Babaanneye kurban bayramında tekrar gitme sözü bile verdik…….

Hiç yorum yok: