25 Mayıs 2011 Çarşamba

Toplantıya Çağrı.........BBOM Başka Bir Okul Mümkün

Bizde eğer bir aksilik olmaz ise orada olmak istiyoruz. Sizin de ilginize bilginize efendim.

--------------------------


“Başka Bir Okul Mümkün” Girişimi (BBOM) çıkış noktasını, gelişim sürecini ve amacını tanıtmak üzere 29 Mayis 2011 Pazar günü bir toplantı düzenliyor. Mevcut eğitim düzeninden yana derdi olan ve “Başka Bir Okul Mümkün” diyen herkesi bu toplantiya bekliyoruz.
“Başka Bir Okul Mümkün” Girişimi İstanbul’da yaşayan ve halihazırda var olan eğitim modellerinden yana derdi olan bireyler, aileler ve eğitimcilerden oluşan bir inisiyatiftir. 2009 yılı Eylül ayında ufak bir grupla yola koyulan inisiyatifin şu anda yüzlerce takipçisi ve destekçisi bulunmaktadır. 2010 yılı Mart ayında ilk kolektif buluşmayla başlayan ve Kasım 2010 tarihinde dernekleşmeye (Başka Bir Okul Mümkün Derneği) varan tüm süreçte karar almada katılım, şeffaflık ve paylaşım temel alınmıştır.
“Başka Bir Okul Mümkün” Girişimi ülkedeki temelli ilköğretim sorunlarını aşmayı hedefleyen bir ilköğretim okulu kurmak, örnek teşkil etmek ve “Başka Bir Okul” anlayışının çoğalarak yaygınlaşmasını sağlamak amacındadır.
BBOM girişimi, öğrencilerin çeşitliliğinin ve farklılıklarının tanındığı ve bu farklılıkların köreltilmek yerine vurgulandığı öğrenen merkezli eğitim anlayışını savunmaktadır. Buna ek olarak, BBOM Okulu tüm bileşenlerin demokratik karar alma mekanizmalarına katıldığı, ekolojik duruş ve felsefenin merkeze alındığı ve alternatif finansman öneren bir model olarak kurgulanmaktadır. Gerek kuruluş ve gerekse yönetim süreçlerinin her aşamasında şu ilke ve değerlere sahip çıkılacaktır: eşitlik, toplumsal adalet, özgürlük (düşünce, ifade, hareket, seçim), dayanışma, çoğulculuk, toplumsal duyarlılık, şiddet karşıtlığı (fiziksel, sözlü, psikolojik), ayrımcılık karşıtlığı (milliyet, ırk, dil, din, cinsiyet, cinsel yönelim, ekonomik, sosyal, fiziksel), ekolojik düşünce, yaratıcılık, üretkenlik, dürüstlük, öz denetimcilik, eleştirellik, farkındalık ve empati.
BBOM girişimi hakkında daha fazla bilgi almak, süreç boyunca alınan toplantı kararlarına ulaşmak için www.baskabirokulmumkun.net adresinden web sitemize, http://baskabirokul.blogspot.com/ bağlantısından ise blogumuza ulaşabilirsiniz.
Siz de girişimi tanımak, dahil olmak isterseniz aşağıda detayları yer alan Tanıtım Toplantımıza katılabilir, ayrıca bu çağrıyı BBOM girişiminin ilke ve değerlerini benimseyeceğini, zenginleştireceğini düşündüğünüz herkese ulaştırabilirsiniz.
Tanışmak, görüşmek üzere…
baskabirokulmumkun@gmail.com
Program:
15.00-16.00 Başka Bir Okul Mümkün Girişimi Tanıtım Sunumu
- Neden Başka Bir Okul?
- Başka Bir Okul Mümkün Girişim Sürecinin Hikayesi
- Başka Bir Okul Modeli
16.00 – 17.00  Soru – Cevap, Paylaşma
17.00 – 18. 00 Kokteyl
Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü, Salon: BS-1
Tarih: 29 Mayıs 2011 Pazar, Saat: 15:00

Küçük Prens 16 aylık



Dolu dolu, hergünü şahane, hergünü şaşkınlıklarla dolu bir ay daha bitti.

Bu ay doktor kontrolümüz yok. Boy kilo ölçüm bildirimi yapmayacağım. Çünkü kendim ölçmek biçmek istemiyorum. Biliyorum zaten oğlumun maşallahı var boyu güzel uzuyor (ulaşamadığı tüm çekmecelere çok güzel uzanıyor). Kiloda zaten artık gram gram alıyor normal olarak. Derdim değil yani bunlar. 1,5 yaşında süpriz olsun bunlar bize :)) Ama şunu yazmalıyım. 16 tane kocaman dişimiz var. Duyan şaşırıyor. Biz bayılıyoruz o minik ağıza. Sanırım 2 yaşına kadar 32 dişi tamamlıcak bizim paşa.

İlk olarak geçen ayın son günleri beni endişelendiren "Gece terörü" konusuna dönersek: 2 gece üst üste bu ağlamaları yaşadıktan sonra bir daha çok şükür ki tekrarı olmadı. Bu yüzden bu ağlamaların gece törörü değil, bizim anlayamadığımız bir nedenle Doruk'un canının birşeylere sıkıldığını ve bunu bu şekilde bize gösterebildiğini düşünüyorum. Belki de Aylin Annenin ve Delianne'nin dediği gibi özellikle benimle ilgili bir sıkıntısı olabilir. Sonuçta artık herşeyin farkında. Mesela artık sabahları benim işe gitme saatimi biliyor. Peşimden ayrılmıyor. Sabah kalkar kalkmaz kucağıma gelmek, hep sarılmak istiyor. Arkamdan ağlayıp kendini duvarlara atmasada, kapıdan çıkarken el sallamaya çalışsada, bunun onu mutsuz ettiğini görüyorum. Ama alışacak sonuçta o çalışan bir annenin çocuğu. 1 hafta acaba bu gece yaşarmıyız aynı şeyi diyerek uyudum. Neyse, sonuç olarak o iki gecenin bir daha tekrarlanmamasını yürekten diliyorum.



Haftasonları ise evde olduğumu anlıyor. Anne babayı bir arada gördüğü için mutluluk çığlıkları atıyor evin içinde, sabahtan başlıyor evde seke seke koşmaya.

Bu ay bol bol kıpraştık Doruk'la birlikte. Sırasıyla

1 Mayıs etkinliklerimiz https://picasaweb.google.com/115402339516568328947/01May2011?authkey=Gv1sRgCK7Gn6iZ2tj6bA#

Bide google'la 1 mayıs doruk bebek yazın. Bakalım karşınıza neler çıkacak. :)) oğlum bu yılki 1 Mayıs'ın ünlüsü oldu.


15 Mayısta oğlumun oyun grubu arkadaşlarıyla buluşmamız
https://picasaweb.google.com/115402339516568328947/15MaySKKOyungrubu?authkey=Gv1sRgCL7SyqLh2qXxywE#

22 Mayıs emzirenanneler oyun grubumuzla Maçka parkı buluşmamız
https://picasaweb.google.com/115402339516568328947/MackaParkKPrasmas?authkey=Gv1sRgCNb0nIKkvP3S4wE#

Bunlara ek olarakta babasıyla hergün Mıstık parkı müdavimi oldular bu ay.

Gelelim canımın içinin bu ayki gelişim durumuna.......

Şimdiye kadar öp dediğimizde önce geliyor kendi yanağını uzatıyordu, sonra "hadi öp beni oğlum" dediğimizde uzaktan muck sesiyle öpücük yapıyordu. Bu ay ilk defa bir akşam otururken ben "Hadi Doruk git öp babanı" dedim ve koşa koşa gidip, eliyle babasının kafasını çevirip yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. Sonra 1-2 saat sonrada sıra bana geldi. :)

Artık gece uykusuna geçerken beni öpüyor öpüyor boynuma sarılıyor yanağımı sıkıyor o şekilde uykuya geçiyoruz. Harika bir duygu. Hatta bazen gece uyanıp beni öpüyor sıpa. (hala koyun koyuna birlikte yattığımızı belirtmeme gerek yok sanırım :))

Koltukların ve yatakların üzerinde yürümeye bayılıyor. Biliyorum sıçramayı keşfetmesine 1 adım kaldı. Kafayı yarmadan bu dönemi atlatırsak iyidir.

Kamyonunu vın vın uçağını huv huv diye kullanarak oynayabiliyor. Kitapları en sevdiği eşyaları şu anda. Sonra boy boy topları ve ittirmeli-çektirmeli oyuncakları seviyor. Neredeyse kendisinden ağır tencere ve sepetleri taşımaya bayılıyor.

Hatta geçen sabah odasındaki kilimi çeke çeke büyük bir gayretle yatak odasına kadar getirip bıraktı minik sıpa :)

Tencerede yemek pişirip öncelikle bize sonrada küçük tavşan kardeş, kuzu kardeş, ayı kardeş şeklinde beslemeyi seviyor.

Yeni bir sürü kelimesi var. Aklımda kalanlar: Mamun (maymun), Teyik (terlik), bop (top) pep (pepe çizgi filmi)

Evde birşey için mızır mızır yaparken kendisine "Kes" diyen annesine "Kes", kapının dışına çıkınca "geç içeri" diyen annesine "geç" dedi.

Bu ay, Doruk'un kendi sınırlarını paylaşma kaygısı bizi biraz üzsede çok normal olduğunu biliyoruz. Esas beni bu ayın son 3-4 günü üzen Doruk'un bıçak gibi sebze yemeyi bırakması oldu. Bakalım 17. ayımızın ilk günleri bu konu üzerinde çalışmalarım ve yeni mönü arayışlarımla devam ediyor.

Evde artık her delik onun merak konusu çünkü rahatlıkla ulaşabiliyor. Çekmeceleri çok güzel açıyor. Klozet zaten vazgeçilmezi. O yüzden evde güvenlik önlemlerimizi arttırdık. Bir sonraki yazı konumdur.

Not: 17. aya emzirmeye devam ederek girdik......

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Anne oğul elele

Oğlumla bugün başbaşaydık bütün gün. (Bu arada tüm gün evde çocuğuna bakan annelere saygılarımı sunuyorum tekrar. İşleri gerçekten zor.)

Bir ilk yaşadık. Markete gitmemiz gerekiyordu ve ben Doruk'la nasıl gidebilirim. Nasıl taşıyabilirim aldıklarımı? Neleri almalıyım? Nelerden vazgeçmeliyim diye bir süre kafa patlatıp ufak bir liste hazırladım veeeeeee Doruk'la ilkkez sling olmadan, puset olmadan, baba olmadan oğlumla elele markete gittik. Elimden sıkı sıkı tuttu ve yürüye yürüye 3 sokak yukarıdaki markete gittik. Alışverişimizi yapıp geri geldik. Harikaydı. Özgürlüğe bir adım daha yaklaştık :)

Bu ilkler işte bir annenin hayatına harika anlamlar katıyor.

Yaz geldi, oğlum enerjisinin doruklarında kim tutar bizi artık.

20 Mayıs 2011 Cuma

Doruk'un içine canavar kaçtı!

Bu blogu takip edenler bilirler. Oğlum iyi kalpli, uslu, uyumlu, zararsız bir çocuktur. Bağırmaz, herşeye ağlamaz, kimseye saldırmaz, hep güler yüzlü olan kendini oyalayacak birşeyler mutlaka bulan bir çocuktur.

Fakat bunlar geçen çarşamba akşamı itibarıyla değişti. Çarşamba iş dönüşü bir arkadaşım biraz nefes almak, biraz sohbet edip rahatlamak için bize uğradı. Onun oğlu 6,5 aylık.

Herşey eve girişleriyle başladı. Doruk önce Memonikoyu benim kucağımda görünce bir şaşırdı. Sonra gülümsedi. "şimdi hatırlamıyorum tam ama sanırım bu şeytan gülümsemesiydi bu."

Ve arkadaşım Güliz'in koltuğa oturmasıyla Doruk beni bir kalemde sildi. Evde Güliz, Memoniko ve kendisi vardı artık. Beni duymuyor, dinlemiyor, görmüyordu resmen. Ne kucağıma geliyor, ne oyalansın diye önüne koyduğum şeylerle ilgileniyordu. Tek isteği bebeğe dokunmak, mümkünse ayağını, ellerini sıkmak hatta kıvırmaktı. Oyuncakları minik çocuğun yüzüne doğru atmalarmı dersiniz, illa dokunmak için annesini bile devreden çıkarmaya çalışan itiş kakışlarmı dersiniz. Artık siz hayal edin. Güliz'cim çok sabırlı davrandı gerçekten. Teşekkürler arkadaşıma.

Ben daha önceden zaten biliyorum onu başkalarının yanında rencide eden ses tonuyla konuşmamam, çok fazla uyarmamam gerektiğini. Ama zaten Doruk'unda çok umrunda olmadı benim nazik uyarmalarım.

Çayın yanında Güliz'in getirdiği kek ve krakerler evin heryerine saçıldı, üzerlerinde dolaşıldı. Çaydan vazgeçip türk kahvesi içmeye karar verildi. Biliyorum Doruk sever fincanları. Onada oyalansın, dikkati dağılsın diye kahve fincanında su ikram edildi. Ama ne mümkün. O kendi fincanındaki suyu, krakerleri Güliz'in kahvesine atmayı, onun kahvesini dökmeyi daha enteresan buldu. Dikkatinizi çekerim. Benim değil. Sadece Güliz ve Memonikoyla ilgili Doruk canavarı.

Neyse sonuç olarak Güliz ve minik Memoniko'yu evden sağsağlim uğurladık. Kızcağız daha bir yorgundu eminim evine dönerken.

Hani biz bu canavara kardeş yapacaktık. Hani çok sevecek ve kardeşine gözü gibi bakacaktı bu çocuk.... Yok ama hala vazgeçmedik. Birgün de canavarlaşan, eminim bir günde de bir melek olacak eski Doruk'um geri gelecektir.

Ama bu dönem için en azından bizim evimiz, yani Doruk paşanın sınırları dahilinde Doruk'u kendisinden küçük bebeklerle karşılaştırmamakta ilişkilerimiz açısında fayda sağlayacak sanırım. Böyle söylüyorum çünkü daha 3 gün önce 7 yaşıt arkadaşıyla başka bir evde buluştuğumuzda hiçbir sorunumuz yoktu. Yine çok meraklı, heryeri karıştıran toddler kıvamındaydı ama bir zararı yoktu. Orda da, tüm anneler tüm bebişleri aldı, sevdi kucaklarında. Aksine benim oğlum diğer anneler Selda ve Zeynep'in dibinden ayrılmadı. Kucaklarında sakin sakin oturdu dakikalarca. Burda arıza çıkarması gereken bendim aksine. :)

Neyse, Doruk'un bu hisleri kesinlikle "Kıskançlık" değil. Bir kere bunu açıklığa kavuşturmam gerekiyor. Her sağlıklı çocuk gibi büyümeye verdiği tepkiler, sevdiği insanları, mekanları, eşyaları paylaşma tehlikesini algılaması ve tabiki merak.

Kıskançlık, kelime anlamıyla olumsuzluk anlatan bir kelimedir. "Onda var neden bende yok." "Ondada olmasın" duygularının adıdır. Olumsuz kelimelerle henüz Doruk'u tanıştırmıyoruz. Yanında "kıskançlık" kelimesini cümle içinde kullanmıyoruz ki kıskançlıkla tanışması çok erken yaşlarda olmasın.

Güliz'le olan tecrübemi etrafımla paylaştığımda, birkaç kıdemli annenin daha aynı tecrübeden geçtiğini gördüm. Annesinin ilgisini görmek için arkadaşını hırpalayanlar, evine gelen çocukların kendi oyuncakları, eşyalarıyla oynamasına dayanamayıp arkadaşını ısıranlar, yatağına bir bebek yattıktan sonra artık kendi yatağında uyumak istemeyenler.

Yapmamız gereken, çocuğumuza böyle durumlarda bağırıp, azarlamamak. Onu rencide etmemek, cezalandırmamak. Benim şahsi fikrim bir süre başka çocuklarla kendi çocuğumuzun yanında ilgilenmemek. Her ortamda onu çok sevdiğimizi belli etmek. Yaptığı dikkat çekici, olumsuz davranışları ise görmezlikten gelmek.

Arkadaşları oldukça, paylaşmanın tadını aldıkça ve en önemlisi kendi duygularını anlatacak cümleler kurmaya başladıkça oda rahatlayacak, biz anne babasıda.....

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Küçük Prens 15 aylık


15 aylık olduuuukkkk....

Boy: 82
Kilo: 10,700 gr.
Baş: 45 (annesi gibi küçük kafalı)

Her şeyimiz yerinde, her şeyimiz yolunda.... Gelişimimiz çok güzel gidiyor. Bir sorun yok.... Merdivende çıkıyoruz, üzerimizdeki kıyafetleri çıkartma eylemleride yapıyoruz.

Pürüzler var amaaaaaa

Mesela; Doruk tatlıdan ve meyvadan hala nefret ediyor. Son 1 haftadır nezle olduğu için portakallı vitamininide içmeyi bıraktı. Süt alerjimiz hafifte olsa devam ediyor. Bebekken verdiğim kavanoz meyva pürelerini tekrar vermeye başlayacağız.

Bugünlerde en sevdiği şey kitaplar. Ağzımızdan kitap lafı çıkar çıkmaz koşuyor odasına, kapıyor bir kitap, burnumuza sokup okuda oku diye tutturuyor. Okumaya başlayınca hemen yanımızda küçük poposuna yer açıp oturup hem dinliyor hemde bazı yerleri kendisi anlatıyor.

Diğer sevdiği şey top oynamak. daha şimdiden evde boy boy 6 adet topu var. Geçen ay aldığım bowlinglede babasıyla birlikte zevkle oynuyorlar. Arada bowlingin kupalarını kafamıza yiyoruz ama olcak o kadar :)

Bir sürü kelimeleri var: sıfır (çıfı)- bir - altı - kedi - çorap (pap) - fil
Bu ay ilk defa evdeki bir şeyi kırdı. Porselen bir salata kâsesini kırdı. İlk defa kırılan bir şey gördü şaşırdı. :)

Bu ay ilk defa masanın kenarıda dudağını çarparak patlattı ve ilk kanlı hasarını yaşadı. 1 Mayıs ta gösterilerde babasıyla ilkkez tv ye çıktı.

Oğlumla birlikte ilk anne-oğul tatilimizi yaptık. Şirketle birlikte 1 gece konaklamalı Polenezköy yaptık. Bizim için çok değişik bir deneyim oldu. Hava güzel olsaydı Doruk daha güzel vakit geçirirdi. Ama oğlumun yeni bir huyunu öğrendim. Yabancı bir yerde tuvalete gidememe problemi yaşıyor benim küçük adamım. :)



Bol bol sarılıyoruz, bol bol öpüp kokluyoruz birbirimizi. Dans etmeyi çok seviyoruz. Özellikle Haydn çalıyorsa Doruk'u durduramıyoruz :)))

23 Nisan kutlaması yapamadık bu yılda. Doruk nezleden dolayı keyifsiz ve tatsızdı. Evde kalıp onu iyileştirme çalışmaları yaptık malesef. Seneye inşallah acısını çıkarırız. Bu sene kortej mortej yalan oldu.

Mıstık Parkı ve kuşlar
Son hafta bizi şaşırtan 2 gece yaşadık. Bu zamana kadar Doruk geceleri arıza çıkaran, kalkıp oyun isteyen, mızmızlanan bir bebek hiç olmamıştı. Emme dışında kıpraşmaz ondada gözü kapalıdır zaten. Ama geçen perşembe sabah 6 da bir çığlık kıyametle uyandı. O nasıl bir ağlama anlatılmaz. Ve bağrarak. Nevzat yandaki komşunun camdan bakıp sesi aradığını sonrada sinirli sinirli camını kapadığını söyledi. (çokta umrumdaydı!) yani nasıl bir ağlamaki yandaki apartmandan duyulmuş. Ne meme istiyor, ne pışpış istiyor, ne sevgi konuşma istiyor. Ne yapacağımızı şaşırdık. Tek istediği benim ve ayağa kalkıp ayakta dolaşmam gerekiyorki 5 dk. sonra benim için artık bu mümkün olamıyor. Ve ben oturur oturmaz çığlık gene başlıyor. Neyse 1 saat biraz ağlatarak, biraz dolaştırarak geçirdim. Paşa bir anda baktım gece uykusuna kaldığı yerden devam ediyor. O saatten sonra tabi bende uyku yok.

İkinci gece bu sefer sabah tam 4'te yine çığlık kıyamet uyandık. Ne olduğunu anlamadık. Nevzat alıyor onu istemiyor. Sadece ben!

İşte o zaman bu işte birşey var dedim. Ertesi gün doktor kontrolümüzde sordum Aylin'e.... kontrolde herhangi bir kulak, boğaz enfeksiyonu çıkmadığı, ateşi olmadığı için anlattıklarımın "Gece terörü" olabileceğini düşündü. Yapılacak birşey yokmuş. Sadece sakin olacağız ve geçmesini bekleyeceğiz.

Şimdi ben internette çok araştırdım. Arkadaşlarımdan bir sürü fikirler aldım. Bunları toparlayacağım ama önce bizim ki gerçekten "gece terörü" mü anlamam lazım. Çünkü 2 akşamdır kriz geçirmedi Doruk. Şu an bir kriz haritası çıkarmaya çalışıyorum. Umarım yanlış alarmdır.

Bir dahaki kontrolümüz 18. ayda... yani 1,5 yaşında :) yani Temmuz'daaaaa