29 Kasım 2010 Pazartesi

Küçük Prens 10 aylık

Doruk artık 10 aylık. Hem koskoca up uzun bir 10 ay hemde nasıl geçtiğini anlamadığımz bir 10 ay geride kaldı.

Boy: 76
Kilo: 9.750 kg.

Müzik aletleriyle oynamak ve babasıyla tv ye bakmayı çok seviyor





 


Bu ay içinde, hızlı birşekilde yerde yuvarlanma aktivetimizden emekleme, sıralama ve taytay durmaya terfi ettik. Her ne kadar doktorumuzda bende yürüteç fikrine hoş bakmıyorsakda Doruk’un haraket etmek istemesi ve bir yerden sonra artık benim buna eşlik edemiyor olmam yürüteçi kullanmak zorunda bıraktı bizi. Bir arkadaşımın eski yürütecini kısa bir süre kullanmak üzere aldık. Doruk önce pek sevmedi. Sanırım “bu ne şimdi. Niye beni buraya koydular” gibi bir düşünceye kapılıp orada ne yapacağını anlamadı. Anladığında ise şu anda evde atom karınca gibi bir yerden bir yere koşarak çığlıklarla tam anlamıyla uçuyor diyebilirim. Hatta bazen ezilmekten korktuğum bile oluyor. O kadar hızlı yani…… Yoluna çıkan halılarıda kaldırdık değmeyin keyfine… koşarken ayakları birbirine karışıyor arada….

Ek gıdalarla aramız hala iyi değil. Zaten alerjimiz devam ettiği için kahvaltıyı bilmiyor. Sebze çorbaları sevmiyor. Meyva pürelerini sevmiyor. En sevdiği şey (bu beklide harika bir şey çünkü çocuklar pek sevmez) kereviz. Bize yaptığım kerevizi bir yiyişi var şaşarsınız. Bu arada, 7 tane dişimiz var. Ama diş sıkıntımız baya baya başladı. Ağzı bir şelale gibi akıyor ve dişleri kaşıyor deli gibi. Saçını ve kulağını çekmeside var tabi. İlk dişlerde bunları yaşamadık ama bu arkalar bizi biraz süründürecek sanırım.

Bu ay artık bir oyun grubu kurduk. 15 günde bir buluşup bu bücürleri sosyalleştireceğiz. Arkadaşlığı, paylaşmayı, oyun oynamayı öğreteceğiz. Şimdilik kulağa hoş geliyor. Bakalım neler yaşıyacağız meraktayım ben….
Oyun günümüzden. Revna ve İpekle birlikte.....


Bu ay artık konuşmalarda başladı. Birçok anlamadığımız şeyler söylüyor. Ama anladıklarımız; gel – ver – hadi – anne - baba – dede – meme…. Bide biz şarkı söylerken oda söylemeye başlıyor işte bu harika bisey. Resmen çekirdek aile olarak koltuğa oturup şarkılar söylüyoruz. Doruk biraz detone yapıyor parçaları ama idare ediyoruz şimdilik annesi ve babası olarak… harika bir koromuz var…..

Uyuma düzenimiz genelde iyi olsada, dişten dolayı arada gece kalkışları sıklaşıyor. Meme emmeye son sürat devam ediyor. Bu arada son 1 aydır bizim yatış saatimizde uyanıyor ve bizimle birlikte yatıyor. Ben BAYILIYORUM oğlumla uyumaya. Nevzat bu konuda şikayetci ama bir süre daha 3 kişi yatakta olacağız. O kadar güzel görüntüler oluşuyorki keşke o anları birisi fotograflayabilse…

Bizimle oyun oynamayı çok seviyor. Babası ve ben hep birlikte oyun oynarken enerjisinin son seviyesine geliyor sanırım. En sevdiğimiz oyun kovalamaca.... benim yada Nevzatın kucağındayken kaçıyor ve arkada birisi onu yakalamaya çalışıyor... yorucu ama oynarken evin içi kahkalarla doluyor. Ve her aksam ben eve gelince bu oyunu oynamak icin hemen birimizin kucağına cıkıp başlıyor tepinmeye :)

İşte 10. ayımızda böyle bitti ve biz bu ay artık doğumgünü için bir şeyler planlamaya başladık… buda benim zevkim. Onun için bir şeyler yapmak çok hoşuma gidiyor. Bakalım önümde 2 ay var güzel bir 1 yaş kutlaması organize etmek için…..

22 Kasım 2010 Pazartesi

İlk Kurban Bayramı - Tatili (15.11 / 19.11)

Kurban bayramı tatilimiz aslında Eylül ayında uçak biletlerimizi aldığımızda başlamıştı. İşlerimizi, programımızı herşeyimizi bu tatile göre ayarlamaya Eylül ayında çoktaaaan başlamıştık. Cuma günü (12 kasım) işten öğlen çıktım ve eve gittim. Pazar günü yola çıkacağımız için evde hiçbir iş kalmasın istiyordum. Cuma ve Ctesi bavul hazırlamak, evi derleyip toplamakla geçti. Pazar sabahı saat 06;55 deki uçağımız için 4.30 da yataktan kalktık 5.00 da evden çıktık tabiki tahmin edeceğiniz gibi havaalanına vardığımızda uçağımızın kalkış anonsları verilmiş olarak panik vaziyette havaalanına vardık. Neyse fazla detaya girmek istemiyorum çünkü uçağa oturana kadar geçirdiğimiz sıkıntı ve paniği tekrar yaşamak istemiyorum. Ama sonuç olarak kaçırmadan uçağa oturmayı başardık.

Doruk ilk uçak yolculuğunu yaptı. Hem gidişimiz hem dönüşümüzde hiçbir sorun çıkmadı. 1 saat boyunca kucağımızda bir sağa bir sola saldırma atakları yapsada gayet güzel ve eğlenceli yolculuklardı. Halbuki kafamda hep ya korkarsa (ki ben daha Doruk'un birşeyden korktuğunu görmedim.) ya ağlarsa diye kurup duruyordum. Hiçbiri olmadı. Öyleki iniş ve kalkışlarda emmek bile istemedi.

Denizli'de günlerimiz tabiki çok dolu geçti. En başta babaannemizle çok vakit geçirmek için elimizden geleni yaptık. Doruk'un uykusuzluğa dayanabildiği kadarıyla hep onun yanında olmaya çalıştık. Doruk babaannesini daha önce 4 aylıkken görmüştü ama o zaman daha miniminnacık bir bebekti. Şimdi ise bir çocuk bebek ve ilk gördüğünde babaannesini yabancıladı ve garipsedi. Kimseyi garipsemeyen ve yabancılamayan bir çocuk olduğu için bunun yaşlı insanları görmeye alışık olmadığıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Ama onada alışacak. Son 2 günümüzdede Babaannesine oldukça alışmıştı zaten. başından örtüsünü çekiştirecek kadar arayı ısıtmıştı kuzu.
Doruk: Babaannemin başındaki ne yaw!


Doruk: Bu meyvalar çok şahane... özellikle mıncıklaması
 

Doruk: Annecim bunlar sana ilk çiçeklerim (kekik otu çiçeği :))




Doruk: Yaw bu yuvarlak şeylerden bizim evde niye yokki!

Yeni yatış pozisyonumuz
  
Bu bayram oğlum ilk harçlığını amcasından aldı. Sonra bir sürü harçlıklarda aldı. Onlarla kendisine birkaç kitap almayı planlıyorum hatıra kalması açısından. Babasıyla bol bol evin bahçesinde gezdi tavuklar, köpekler, horozlar ve tabi zavallı koyunları gördü inceledi. Annesine çiçek topladı. Kesilmiş et görmemesi için elimden geleni yaptım. Ama gittigimiz heryerde herkes hapur hupur et yiyordu ortalıkta bir kan ve et kokusu vardı. Ben ağzıma koymadım tabiki ama Nevzat sağolsun fırsat bu fırsat durmadan et yedi. Doruk ta gözüyle bunlara şahit oldu bu seferlik ancak.

Bunlar dışında oğlum artık gerçekten çocuk bebek. ne tam bebek ne tam çocuk diyebiliriz. Tam bir akıl küpü ve yaramazlık icatcısı. oyuncakları dışında herşeyle oynamak, dokunmak, yalamak ve ısırmak istiyor. buda bizi zaman zaman zorluyor çünkü "hayır Doruk" demekten artık dilimizde tüy bitmek üzere.

Denizli'deki diğer ilklerimizden biride yer yatağı. Nevzat ben ve Doruk koooocaman bir yer yatağında birlikte yattık. Nevzat zaten bayılıyor yer yatağına çok mutluydu. Doruk'ta bütün gece yatağın tüm köşelerini doya doya kullandığı için çok mutluydu. Şu anda küçükcük yatağına alışmakta zorlanıyor canım benim. Gün içinde bazen odasında yerde yatırmak zorunda bile kalıyoruz yani o kadar.

Doruk bizim prensimiz ama Denizli'ye gidince tam gerçek bir prens oluyor gerçekten. Herkes etrafında, halası, amcası, kuzenleri, babaannesi herkes pervane oluyor etrafında. Herkes seviyor bizimkide havaya girip nasıl gülücükler, nasıl şımarıklıklar görmeye değer.

Kurban tatilimiz güzel geçti. Doruk için çok çok güzeldi. Dönüşümüzde sanki daha bir büyümüş, akıllanmış ve yaramazlaşmıştı. Kalabalık ve hat safhada sevgi bu bayram Doruk'u normalden biraz fazla büyüttü sanırım.

İnşallan tüm bayramlarımız bu tatiller gibi neşeli, sevgi dolu, kocaman bir aile olarak geçer..... Çocuklar için ne kadar önemli böyle günlerde aileleriyle birlikte olmak. Bizde karar verdik bayramlarda önce ailelerimizle zaman geçireceğiz ondan sonra istersek tatil programları yapacağız. Eskisi gibi bayram=tatil değil artık bizim için.

4 Kasım 2010 Perşembe

Kocaman alkış anneye!!!

Küveti doldurduk. Oyuncaklarımızı attık içine oynaya oynaya akşam banyomuzu yaptık. Tulumunu giydirdim, emzirdim, yatağına yatırdım. Yanına oturup başladım kitabını okumaya. Dinledi dinledi sonra birden kalktı oturdu ve alkış yapmaya başladı. Şok oldum sustum. Durdu. Birbirimize gülümsedik. Ben devam ettim okumaya tesadüf herhal diye düşünerek. veeeee tekrar alkış yaptı. :) Oğlum ilk alkışını yaptı hemde ben kitap okuduğum için beni ödüllendirmek maksadıyla. Sonra 15 dk. öp öp öp insan nasıl tutarki kendini.....