24 Aralık 2010 Cuma

Küçük Prens 11 aylık


Evet bugün artık evimizin küçük prensi, neşesi tam tamına dolu dolu 11 aylık kocaman bir bebek. Hergün ona olan sevgimiz, hayranlığımız artıyor. Yaptığı herşeyi sanki birtek bizim oğlumuz yapıyormuş gibi benimsiyoruz ve seviyoruz.

Boy: 77 cm.
Kilo: 10 kg.

Yemek yeme olayımızda çok az bir gelişme var. Farkettimki bir cimdik tuz kattığımda yemekleri çok daha fazla ve severek yiyiyor. E zaten 11 ay olmuş bir bebeğede bir cimdik tuz atılsa bişeycik olmaz yahu (olmaz dimi? olmaz olmaz) En çok kerevizi seviyor. Bulgur pilavını yeni keşfetti ve bayıldı. E ikiside faydalı çok şükür. Meyva konusunda pek tercihi yok. Vermesek aramıyor. Verincede zar zor yiyiyor.

Aksamları bizim yemek vakitlerimiz onun serbest zamanları. (e yemekten sonra doğru banyoya gidiliyor nede olsa) Yemeklerini, meyvasını önüne koyuyorum. Ellerini kullanmayı öğrensin, yemek yemekten zevk alsın diye. Koyduğum hiçbirşey tam olarak midesine gitmiyor. belki yarısı bile gitmiyor hatta. Ama o çok büyük zevk alıyor. Mutlu oluyor. Ağzına ne koyarsada kar diyoruz. Ama o mandalina ve muzları mıncıklaması varya beni bitiriyor. Üzerinde bu lekelerin olmadığı kıyafet bulmakta zorlanıyorum artık. Bebeklik kıyafetlerini bizden küçük bebeklere verebiliyorduk eskiden ama artık kıyafetlerin 2. bir bebek için kullanımları mümkün değil malesef.

Uyku olayımız gayet güzel (bence) devam ediyor. Geceleri süt emmek için 2-3 saatte bir kalkıp 10 dk. emme seanslarımız bu ayda devam ediyordu son bir haftaya kadar! Son 1 haftadır gece sadece birkez kalkıyoruz ve bütün gece kendi yatağında deliksiz uyuyoruz. Uykusu gelince de bücür oğlum kendiliğinden yanımıza geliyor. ben varsam hemen emmek istiyor. Babası varsa başını omzuna dayayıp direk uyuyor. Ve bende bu görüntünün sallanarak uyuyan bir bebek uyumayı ögrenemez diyenlere güzel bir örnek olduğunu düşünüyorum. Çünkü Doruk ayakta sallanmayı resmen kendi bıraktı. Biz sallamak istedik o sallanmak istemedi. Kendi verdi kararını.  Zaten ben Doruk doğduğu günden beri onu hiçbir şeyde zorlamadım. Zorlamakta istemiyorum. Bana ne sunarsa başım üstüne dedim kabul ettim. Ama o hep doğrusunu kendi buldu sanırım. Hem kendini hem beni mutlu etti. Zor zamanlarımız oldu. Olmazmı. Empati yoluyla bunlarıda aştım. Yorgunluklarımız uykusuzluklarımız hiç şikayet etmedim. Doruk böyleyse kabulüm. Vardır bir nedeni dedim. Sanırım doğru yoldayım. :)

Bir oyun grubumuz var. Şu anda 9 bebek. Hepsi birbirinden şeker. Toplandığımızda Doruk'un ne kadar sosyal, kendine güvenli bir bebek olduğunu böyle kalabalıklarda çok güzel farkediyorum. Kimseye kötü davranmadan, ağlamadan, sızlanmadan oyununu oynuyor. Henüz paylaşmayı yada bencilliği bilmiyor ama etrafında kendisi gibi bebekleri görmekten büyük keyif alıyor. Son buluşmamızın resimleri burada http://picasaweb.google.com/115402339516568328947/IstanbulBulusmas?locked=true#

Yürüme olayımız başlamadı. Ama son bir haftadır tutunduğu yerde zaman zaman elini bırakarak ayakta duruyor bence farkında olmadan. Yürüteçle çok güzel basarak yürüyor. İlk başlarda ki parmak uçlarına basma olayı bitti. Nevzat yaşına kadar yürütmek istiyor ama ben 14. ayında yürüyeceğini düşünüyorum. Bakalım heyecanla bekliyoruz.

Bu ay artık yaramazlıkları arttı. Herşeyi merak ediyor. Karıştırmak istiyor hala. Annesi ve babası evdeyse ikisinide devamlı kontrol ediyor. Bir mutfağa geliyor anneyi yokluyor. Bir banyoya gidiyor babayı yokluyor. Bir dakika yerinde durmuyor. "hayır" lafını sevmiyor ama çok iyi anlıyor. Şansını zorlasada bir süre sonra hayır olan şeye bulaşmamaya başlıyor.
 

Üst giydirmek, altını değiştirmek şu anda evde hem babası hem benim için bir kabus. Malesef rüşvet vermeden bunları yapamıyoruz. Bir üst giydirme operasyonu sonunda 1 km. yol koşmuş kadar yoruluyorum. Siz düşünün yani...

Banyo yine en sevdiğimiz aktivitemiz. Suyun sesini duyması yetiyor. Tam bir su kuşu bizim oğlan. Sanırım bıraksam saatlerce suyun içinde durabilir. Hatta bazen ellerini ve ördeğini suyun altına getirip dakikalarca elini seyrediyor. Yazın deniz kenarında buruş buruş olana kadar nasıl oyunlar oynayacağız hayal ediyoruz bizde babasıyla. Eğlenceli olacak. :)

 

 Diğer aktivitelerimiz; bütün çekmeceleri karıştırmak. Mümkünse çekmecelerin içine girip oturmak, Çamaşır makinasını çalışırken izlemek, elektrik süpürgesi çalışırken kaçmasın diye tutmak. Masaların sandalyelerin altında oturup şarkı söylemek (bu yüzden ona bir çadır aldık. yanlız kalmak istediğinde evine gidiyor :)) yemekleri kuytu yerlere sokuşturmak. Su bidonuyla itişip kakışmak.
   

Bu ay bir ilkimizde diş fırçamız. Dişçimiz bebekler için işlem yapılmasada dişçiye gelip gitmeye 2 yaşında başlamaları taraftarı. Alıştırma ve sevmeye başlamaları içinmiş. Dişçimiz onun için bir bebek diş fırçası verdi ve her aksam yatmadan önce banyoda hep birlikte diş fırçalama seansı yapmamızı istedi. Onun şimdilik macunu yok. ama fırça kısmını dişlerine sürtmeyi çok seviyor. AAA bide bu ay artık ellerimizi banyoda yıkıyoruz. Çamaşır sepetimize basarak lavaboda ellerini yıkamayı öğrettik kendisine.

Nazar değmesin hala Doruk ciddi bir sağlık problemi yaşamadı. Yanlız bu ay bir ishalimiz oldu. Nedenini bilmiyordum ama ilaç kullanmak istemediğim için biraz inat ettim doktora gitmeme konusunda. Bol haşlanmış patates ve ıhlamur içirerek geçirdiğimizi düşünüyorum. Bir virüs dolaşıyormuş etrafta bütün çocuklar hasta. Doruk'un çok olmasada zaman zaman ateşi yükseldi onuda klasik yöntemlerle indirerek şu anda olayı bertaraf ettik sanırım. 8. dişimiz geldi bu arada tam bugün. belkide ishalinin sebebi buydu. ama antibiyotik kullanmadan bu ayıda gecirdiğimiz için çok mutluyum ben.

En soğuk günlerde bile sıkıca üstünü giydirip mutlaka sokağa çıkmaya çalışıyoruz. Ben bebeklerin evde sarıp sarmanalarak yada evde kapalı ortamlarda kalarak daha çok hasta olmaya açık olduklarını düşünüyorum. Harvey Karp da "mahallenin en mutlu yumurcağı"nda yazdığı yazıda bu düşüncemi doğruluyor. E artık kim tutar bizi.

Alıntı: "Tüm günü dört duvar arasında geçirmek insanoğlu için çok yeni bir deneyim. İnsanlar on bin yıl önce dört düz duvardan oluşan binalarda yaşamıyordu. Zaten rüzgar geçirmeyen, düzgün kapı ve pencereleri olan evlerde de ancak birkaç yüz yıl önce yaşamaya başladık. Yani insanlık tarihinin yüzde 99,9luk bölümünde çocuklar hep dışarıda yaşadı. Dolayısıyla uzun saatler evde kaldıklarında oradan oraya koşturmaları ve yaramazlık yapmaları çok da şaşırtıcı olmamalı." Harvey Karp syf.75
























1 yorum:

Adsız dedi ki...

ayşegül
11.ayı hayırlı olsun.gelişimni çok güzel buldum..biz banyoyu hiç sevmiyoruz.aslında öyle degildi ama herşey degiştigi gibi buda degişiyo.banyoyu sevmesini sevdim.çok önemli..doruk 14.aya kalmadan yürüyecegini düşünüyorum bende.görecegiz:)))